UYGUR KARDEŞLERİMİZLE YAYINCILIĞI KONUŞTUK

Ağustos ayının son haftasında dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin‘in başşehri Pekin‘deki kitap fuarına İTO’nun Basın Yayın komitesinden bir grup arkadaşla birlikte katıldık. Bu fuarda Türkiye “onur konuğu” statüsündeydi. Son yıllarda yurtdışı kitap fuarlarına aktif bir katılım gösteren Türk yayıncılığı, özellikle onur konuğu olduğu ülkelerde kendi birikimini yansıtma açısından önemli bir imkana sahip oluyor. Yayıncılarımız bilhassa son 10 yılda her yıl artan bir şekilde bu etkinliklere ilgi gösteriyorlar.

Pekin Kitap Fuarı’nda da Kültür Bakanlığı 20 yayıncı ve 20 yazarın fuara katılımını sağlamıştı. Onun dışında Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Ticaret Odası, Türk Hava Yolları da bu fuara gerek yayınları gerekse de katılımcıları ile renk katmıştı.

 

Birçok eserimiz daha Çinceye çevrilecek

Fuarda Türkiye’den giden yazarlar ve kültür dünyamızın insanları çeşitli panel ve toplantılarda farklı farklı konularda uluslararası izleyicilere kültür dünyamızdan esintiler sundular. Sergiler açtılar, geleneksel sanatlarımızdan örnekler gösterdiler. İzleyebildiğim kadarıyla bu sunumlar ve sergiler ilgi ile takip edildi.

Bazı yayıncılarımızın ve yazarlarımızın kitaplarının Çinceye çevrilmiş olduğunu görmek bizleri hakikaten mutlu etti. Tabii bu etkinliklerden sonra birçok eserimizin daha Çinceye çevrileceğini inşallah hep birlikte göreceğiz. Bu arada gerek Kültür Bakanlığı’nın yayıncıların eserlerinin yabancı dillere tercüme edilmesini teşvik eden TEDA projesinin, gerekse de telif ajanslarımızın daha aktif bir çalışma içinde olmasının bu süreci daha da hızlandırdığını söylememiz mümkün.

İstanbul Ticaret Odası’nın özellikle 2006’dan bu yana yurtdışı kitap fuarlarına gerek stand bazında katılımının, gerek aktiviteleri desteklemesinin, gerekse de yayıncıların maddi ve manevi olarak yanında bulunmasının katkısını zikretmemizin önemli olduğunu da belirtmemiz gerekiyor.

Ayrıca, yayıncılarımızın mesleki örgütlerinin de son yıllarda artan çabaları daha iyi bir zeminin ortaya çıkmasını sağlayan bir diğer etken.

 

Tüm bunlar yeterli mi? Bu soruyu, bir açıdan bakılınca “tatmin edici” fakat başka yönleri ile değerlendirildiğinde ise “yeterli değil” diye cevaplayabiliriz. Bu ekip ruhunun öncelikle muhafazası ve fakat zamanla yeni hedefler ortaya konularak adeta bir dantel işler gibi çalışılarak geliştirilmesi gerekiyor.

Fuarda, programların, standların canlılığının, telif görüşmelerinin yanısıra dikkat çekmeye çalışacağımız önemli bir buluşma daha gerçekleşti.

Karşılıklı tercümeler yapılmalı

Pekin Kitap Fuarı’nın üçüncü gününde yayıncılarımızın ve fuara katılan kurumlarımızın temsilcileri ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nden gelen yayıncıların bir bölümünün katıldığı bir toplantı yapıldı. (Her ne kadar biz de resmi adını kullanıp “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” desek de, orasını bundan önce olduğu gibi bundan sonra da “Doğu Türkistan” diye okumaya devam edeceğiz.) Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde, hepimizin canını fena halde yakan gelişmelerin olduğu bir dönemde, böylesi bir toplantıya katılıyor olmak başlangıçta toplantıya katılan bizleri ciddi bir şekilde tedirgin etmişti. Çinli yöneticilerin de dikkatle takip ettikleri bu toplantıya Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Çin hükümeti ile iyi ilişkileri olan yayıncıların katıldığını biliyorduk. Bu buluşmanın bölgedeki Çin hükümeti tarafından yaşantılarına müdahale edilen Uygur Türkleri üzerinde ne tür bir tesiri olacağını kendi aramızda özellikle değerlendirdik. Bu insanlar acaba bizlerin bu buluşmasından memnunluk mu duyacaklardı, yoksa bizlere içten içe kırılacaklar mıydı?

Tüm bu soru işaretlerini zihnimizde barındırarak katıldığımız toplantının uzun dönemde yararlı sonuçlar vereceği ön kabulu ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin yayıncıları ile bir masa etrafında bir araya geldik. İnsanlar arasında oluşacak her tür diyalog, samimi niyetlerle yapılırsa inşallah güzel neticelere sebep olur inancıyla sohbete başlandı.

Uygur tarafındaki yayıncılar, aramızda var olan kültür, din ve dil birliğinin daha da gelişmesi için iki tarafın da eserlerinin karşılıklı olarak tercüme edilmesinin önemi üzerinde durdular. İlk etapta daha çok İslam mimari eserleri, el sanatları, yemek kültürü, ev döşemesi, musiki, coğrafi ve tarihi yakınlıklar, Uygur’un 2000 yıllık geleneksel tıbbı, Nasreddin Hoca tarzı (ki ona “Afanti” adını veriyorlar) iki tarafça da önemli görülen kahramanları konu edinen eserlerin karşılıklı olarak tercüme edilmesinin önemi üzerinde durdular.

Bizim taraftan da mesleki örgütlerin temsilcileri Türk yayıncılığının farklı yönlerini anlattılar.

Ayrıca gerek Çin ile Türkiye, gerekse de Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile Türkiye ilişkileri karşılıklı olarak daha da artmalı tarzı bir yaklaşım toplantının bütününde hakim bir görüş olarak ortaya çıktı. “Ortak yayınlar yapalım, belgeseller çekelim” gibi dilekler karşılıklı olarak ifade edildi.

Yeni İpek Yolu, Yeni Ufuk

Öncelikle bu bölge insanının Çin sınırları içinde bulunduğu ve Çin yönetimi ile sorunlu ilişkiler içinde olduğu dikkate alınırsa birinci mesele olarak bu sorunlu alanların ortadan kalkması, her iki tarafın birbirlerine karşılıklı güven duyması, askeri ve polisiye tedbirler neticesi dökülmekte olan kanın durdurulması gerekiyor. Yoksa her toplumsal patlama orada bulunan insanların daha fazla acı çekmesi, hürriyetlerinin daha fazla kısıtlanması sonucunu beraberinde getiriyor.

Tüm bu halet-i ruhiye içerisinde yaklaşık 2 saate yakın görüşme yapıldı, Uygurların yöresel ikramları yenildi, fuara getirdikleri eserler beraberce tetkik edildi ve yüzlerde tebessüm ile birlikte toplantı sona erdi.

Geriye baktığımızda toplantının başlangıç için yararlı olduğu söylenebilir. Üstelik Çin yönetiminine bu tip bir toplantının yapılmasını özellikle istemiş olmasını da bizler Çin tarafının bir tür diyalog ve açılım arayışı içinde olduğu

tarzında değerlendirdik.

Pekin Kitap Fuarı’nda Türkiye’nin “onur konuğu” kavramının üzerine oturduğu ana yaklaşım “Yeni İpek Yolu, Yeni Ufuk” cümlesi olduğundan bu tip bir toplantı da bu ana cümleye uygun bir muhtevayı barındırmaktaydı.

Özetle Pekin Kitap Fuarı’nda, Müslüman dünyada Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Çin baskısının çokça konuşulduğu bir zaman diliminde, bu bölgedeki Çin hükümeti ile iyi ilişkileri olan Uygurlarla yine Çinli yöneticilerin isteği ve kontrolu altına yapılan bir toplantıyı çok farklı duygular içinde tamamladık.

Bakalım bundan sonraki zaman diliminde bu toplantının etkileri ne tür sonuçlar doğuracak?

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

 

Erhan Erken yazdı

www.dunyabizim.com

Eylül 2014

SaveSave

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir